Forum Gündemi:

MelisAdalet
#1
Soru cümlesi: Have / Has + özne + fiil 3 + tümleç?

6

-Have you surfed in Black Sea? (Karadeniz de sörf yaptın mı?)
Yes, I have.
No,I haven’t.
Present perfect ile kullanılan sıklık zarfları
Always (her zaman-daima)
Once / twice / three times /many times.. (bir kez/iki kez/üç kez/pek çok kez…)
Before(daha önceden)
Never(asla)
Recently(son zamanlarda)
Lately (son zamanlarda / yakınlarda)
-They’ ve always wanted to have a child.
-I haven’t traveled abroad before.
DİĞER SORU KELİMELERİ İLE PRESENT PERFECT KULLANIMI
-What’s something interesting you have done recently?(son zamanlarda yaptğn ilgnç
şeyler nedir?
I’ve gone skiing in Uludağ. ( uludagda kayağa gittm)
-What’ s kind of sport you’ve never tried? (ne tür sporları hiç denemedin?)
I’ve never tried wind surfing (rüzgar sörfünü hiç denememdim)
-How many times have you fallen in love? (kaç kez aşık oldun)
I’ve fallen in love twice.
Have you ever……?
“ hiç ….yaptın mı? “ diye soru sorarken kullanılır. Daha çok deneyimlerden
bahseder. Eğer yapılan eylemin zamanı belirsiz ise have you ever…?, fakat zaman
belli ise did you…? Kalıbı kullanılır.
-Have you ever tried Japaneese food? (Japon yemeklerini denedin mi hiç?)
Yes,I have. I have tried sushi.
No,I haven’t. I have never tried.
-Did you enjoy the party? (partinin tanını çıkardın mı?)
Yes,ı did.
No,ı didn’t.
Do you…? / Did you…? / Have you…?
Konuşurken sohbetin devamını sağlamak ve karşı tarafa onu dinlediğimiz hissettirmek
için kullandığımız soru kalıplarıdır.
A: I love go fishing on Sundays.(Pazar günler, balığa gitmeyi çok severim)
B: Do you? Let’s go together. (öyle mi? Hadi birlikte gidelim)
A: I went to Egypt last summer. It was amazing. (Geçen yaz Mısır’ a
gittim,şaşrıtıcıydı)
B: Did you? It sounds really great. (öyle mi? Gerçekten kulağa harika geliyor.
A: I’ve won two mathmathics competitions.
B: Have you? I would like to be your mother. (Öyle mi? Annenin yerinde olmak
isterdim)
Fortunately(neyseki) Unfrotunately(ne yazıkki) Amazingly(şaşılacak biçimde)

7

Olaylar karşısında hislerimizi vurgulamak-belli etmek için kullandığımız zarflardır.
-The traffic was too bad,but fortunately the driever was very careful.
(trafik çok kötüydü fakat neyseki söfor çok dikkatliydi.)
-The man was very ill,unfortunately there is nothing to do that the doctors could
do.
(adam çok hastaydı ne yazıkki doktorların yapabileceği bir şey yoktu)
-I spent 3500 $ in Italt. It was an amazingly expensive country.
(İtalya’da 3500 dolar harcadım. Şaşılacak kadar pahalı bir ülkeydi.)

TOUCHSTONE 3
UNIT 3
SIFATLARLA SUPERLATIVE
Tek yada en fazla 2 heceli sıfatları bu formda kullanırken yapı the + sıfat + -est
şeklindedir.
Sıfata “en” anlamını katar.Örn: en uzun,en güzel,kısa,en zor..
Tall (uzun) - The tallest (en uzun)
Busy (meşgul) – The busiest (en meşgul)
Short (kısa) – The shortest (en kısa)
Old (eski/yaşlı) – The oldest (en eski/yaşlı)
2 den fazla heceli sıfatlarla the most (en fazla) / the least (en az) + sıfat yapısı
kullanılır.
Difficult (zor) – The most difficult ( en zor)
Important (önemli) – The most important (en önemli)
Exciting (heyecanlı) – The least exciting (en az heyecanlı)
!!! The least yerine daha çok the most kalıbı kullanılır. Aşağıdaki örnekteki gibi “en
az pahalı demek yerine en ucuz olanı” demek daha pratiktir.
The least expensive (en az pahalı) = The cheapest (en ucuz)
Düzensiz sıfatlar:
Good (iyi) - The best (en iyi)
Bad (kötü) - The worst (en kötü)
-Topkapı is the best museum to visit in İstanbul
-Famine is the worst problem in Africa.
İSİMLERLE SUPERLATİVE
The most + isim şeklindedir yapı. Genelde have / has = sahip olmak fiiliyle
kullanılır.
-Istanbul has the most people in Turkey. (İstanbul, Türkiye’de en fazla insana-
nüfus- sahiptir.)
-Which city has the most traffic in the world? (Dünya’da en çok trafik hangi
şehirdedir?)

8

HOW + SIFAT ……..?
How’dan sonra high(yüksek), long(uzun), wide(geniş-en), deep(derin),large(geniş),
hot(sıcak)…. sıfatlarını kullanarak ölçü birimleri sorulabilir.
-How high is Mount Erciyes?(Erciyes dağının yüksekliği nedir?
It’s 2650 metres high.
-How long is the Kızılırmak River?(Kızılırmak nehrinin uzunluğu nedir?)
It’s 4500 kilometres long.
-How wide is the Yesilırmak River?(Yeşilırmak nehrinin eni ne kadardır?)
It’s about 350 metres. (Yaklaşık 350 metre.)
-How deep is the Balck Sea? (Karadeniz’in derinliği ne kadardır?)
It’s about 5000 metres (Yaklaşık 5000 metredir.)
-How large is the Konya Plain? (Konya ovasının genişliği ne kadardır?)
It’s 7500 square kilometres.(7500 kilometrekaredir)
-How hot does it get in Sahra Desert? (Sahra Çölünde sıcaklık ne kadardır?)
It can reach 50 degrees Celcius. ( 50 santigrat dereceye ulaşabiliyor)
-How tall is the world’s tallest man? (Dünya’nın en uzun adamının boyu kaçtır?)
He is 2.45 centimetres.
!!! Meter yerine feet, Kliometer yerine mile, Celcius yerine fahrenheit kullanılabilir.
Really / Sure
“Gerçekten-kesinlikle-sahiden..” anlamlarına gelirler. Konuşmacının düşüncelerine
kesinlikle katıldığımızı belirtmek için kullanırız.
Tom: I feel good out of the city. (şehir dışında kendimi iyi hissediyorum)
Bob: Yeah, I really do. (Evet,gerçekten ben de öyle.)
Jack: We should go windsurfing sometime.( Bir ara rüzgar sörfüne gitmeliyiz.)
Paul: You’re right. We sure should. (Haklısın. Bence de gitmeliyiz.)
!!!Cümlede hangi yapı kullanılmışsa cevapta da aynı yapının yardımcı fiili kullanılır.
Düşünceleri Vurgulamak İçin de Superlative Kullanılır:
Ali: Have you ever been to India? (Hiç Hindistan’da bulundun mu?)
Banu: Yeah,I’ve been there.It’s the most interesting city in the world.
( Evet, Orada bulundum. Dünya’nın en ilginç şehridir.)
Cem: Did you go hiking? How was it? (Dağa tırmanışına gittin mi? Nasıldı?)
Serhat: Yeah, I went to Mount Ağrı. I had the best time there.

9

(evet,Ağrı Dağı’na gittim. En güzel zamanı orada geçirdim)
UNIT 3 KELİMELER
Mountain – dağ Glacier - buzul
Ocean – okyanus Jungle - orman
Desert – çöl Peninsula - yarımada
Rain forest – yağmur ormanı Valley - vadi
Volcano – volkan Beach - plaj
Island – ada Have a lot of fun – çok eğlenmek
River – nehir Wildlife – vahşi yaşam
Lake – göl Tree - ağaç
Archipelago –takımada Cover – kaplamak (alan)
Continent –kıta Erupt - patlamak
Awesome – tuhaf/garip Dry - kuru
Vacation – seyahat/gezi Cliff – falez/uçurum
Exciting – heyecanlı Coral reef – mercan kayalığı
Waterfall – şelale
Amazing – şaşırtıcı
Best-known – en iyi bilinen
Bridge – köprü
Bay – körfez

İNGİLİZCE-3
4.Ünite Notları
HAVE / HELP / MAKE / LET
1-Let + nesne + fiil: Birinin bir şey yapmasına izin vermek
-The teacher doesn’t let me talk on the phone.
(Öğretmen telefonda konuşmama izin vermiyor.)
2-Make + nesne + fiil: Birini bir şey yapmaya zorlamak.
-She madem e wait at the library all the day.
(bütün gün beni kütüphanede bekletti)
3-Help + nesne + fiil: Birinin bir şey yapmasına yardım etmek
-My friend helped me finish my Project.
(Arkadaşım projemi bitirmeme yardm etti)
!! Help + nesne + to fiil şeklinde de kullanılabilir.
-My friend helped met o finish my Project.
4-Have + nesne + fiil: Birine bir şey yaptırmak
-All the young girls always have their parents buy new clothes.
(tüm genç kızlar ailelerine sürekli yeni kıyafetler aldırıyorlar)

10

WANT / ASK / TELL / GET
1-Get + nesne + to fiil: Birine bir şey yaptırmak/ birini bir şey yapmaya ikna
etmek.
-I can’t get her to finish her dinner.
(Ona akşam yemeğini bitirtemiyorum/ bitirmesine ikna edemiyorum)
2-Want + nesne + to fiil: Birinden bir şey yapmasını istemek
-The police want us to give our ID cards.
(Polis bizden kimlik kartlarımızı vermemizi istiyor)
3-Ask + nesne + to fiil: Birinden bir şey yapmasını istemek/sormak.
-My mother asks met o tidy my room.
(Annem benden odamı düzenlememi istiyor)
4-Tell + nesne + to fiil: Birine bir şey yapmasını söylemek
-Doctors are always telling the people to eat vegetables.
(Doktorlar halka her zaman sebze yemelerini söylüyor)
AİLE BİREYLERİ
Bayan Erkek
Stepmother(üvey anne) Stepfather(üvey baba)
BELENDED FAMILY Stepsister(üvey kız kardeş) Stepbrother(üvey erkek kardş)
(Üvey aile-Karışık) Half sister( “ “ “ ) Half brother( “ “ “)
Stepdaughter(üvey kız evlat) Stepson (üvey erkek evlat)
IMMEDIATE FAMILY Bayan Erkek
(En yakın/1. derece aile) Mother(anne) Father(baba)
Sister(kız kardeş) Brother(erkek kardeş)
Wife(eş) Husband(koca)
Daughter(kız evlat) Son(erkek evlat)
EXTENDED FAMILY Bayan
(Geniş aile) Great-grandmother(büyük büyük anne)
Grandmother (büyük anne)
Aunt (hala/teyze/yenge)
Cousine(kız kuzen)
Niece(kız yeğen)
Sister-in-law(görümce/elti)
Erkek
Great-grandfather(büyük büyük baba)
Grandfather(büyük baba)
Uncle(amca/dayı/enişte)
Cousin(erkek kuzen)
Nephew(erkek yeğen)
Brother-in-law(Kayınbirader/bacanak)

11

USED TO
Geçmişte sahip olunan alışkanlıklardan/durumlardan/yerlerden yada geçmişte düzenli
olarak yapılan fakat günümüzde artık terkedilmiş eylemlerden bahsederken
kullanırız.
Olumlu cümle: Özne + used to + fiil
-My sister-in-law used to argue with me all the time.
(Görümcem benimle sürekli tarşırdı)
-We used to sleep early.
(erken uyurduk)
Olumsuz cümle: Özne + didn’t use to + fiil
-When I was a child/kid I din’t use to eat chips.
(çocukken patates cipsi yemezdim)
-My parents didn’t use to let me go to the parties.
(Ailem partilere gitmeme izin vermezdi)
Soru cümlesi: Did + özne + use to + fiil?
-Did you use to eat out at night?(gece dışarıda yemek yer miydin?)
Yes, I did. / No I didn’t.
-What kind of sports did you use to do?(ne tür sporlar yapardın?)
Volleyball and badminton.
WOULD
Geçmişte düzenli olarak yapılan eylemlerden bahsederken kullanılır.
-When I played football with my cousins, I would always win the matches.
(Kuzenlerimle futbol oynarken maçları her zaman ben kazanırdım)
-My father would eat grilled meat. (babam ızgara et yerdi)
!! I would = I ‘d şeklinde de yazılabilir. Bu kural diğer özneler için de geçerlidir.
Konum/mevki/ yerden baksederken WOULD KULLANILMAZ. USED TO
KULLANILIR.
-We used to stay at hotel (Otelde kalırdık-doğru kullanım) -We would stay at a
hotel (yanlış)
ÖNEMLİ İFADELER
I think… (sanırım/bence) I don’t think …
It seems like…(öyle görünüyorki..) It seems to me that…(bana öyle geliyorki….)
If you ask me….(bana soracak olursan)
Yukarıdaki ifadeleri bir konu hakkındaki düşüncelerimizi ifade ederken yada şahsi
fikirlerimizden bahsederken kullanırız.
- I don’t like Tarkan’s ew album. It seems to me that he didn’t care it all.
(Tarkan’ın yeni albümünü beğenmedim. Bana öyle geliyor ki hiçte özenmemiş)
A:Yesterday I had an accident so I have a terrible headache now.
(Dün bir kaza yaptım bu yüzden müthiş bir baş ağrım var şu an.)

12

B:I think that’s why you father doesn’t let you drive any more.
(Bence bu, babanının senin araba kullanmana izin vermemesinin sebebidir)
A:I’m afraid that I can’t pass the geography exam. What about you?
(Coğrafya sınavından geçememekten korkuyorum. Ya sen?)
B:If you ask me I can’t pass it,either.(Bana sorarsan ben de geçemem)
Absolutely : Kesinlikle/tamamen Definitely: kesinlikle/tamamen
Exactly: Tam anlamıyla You’re right: :Haklısın
That’s true: Doğru That’s for sure: Muhakkak/kesinlikle
I agree(with you): (sana) Katılıyorum Yeah: Evet
I know: Biliyorum
A: We can’t set the table and can’t have dinner together any more.
(Masayı kurup akşam yemeğini birlikte yiyemiyoruz artık)
B: I agree with you. That’s too bad, becouse you don’t have anything to share.
(Sana katılıyorum. Bu çok kötü çünkü paylaşacak hiçbir şeyiniz olmuyor)
A: Teenagers spend much time on the Internet. Sometimes I think that they stick
to the computers.
(Gençler internette çok fazla zaman harcıyor. Bazen onların bilgisayarlara
yapıştığını düşünyorm)
B: You’re right. My daughter is a computer addict,too.
(Haklısın. Benim kızımda bilgisayar bağımlısı)
UNIT 4 KELİMELER
Adopted: evlatlık
Ex-husband: eski koca
Great aunt: büyük hala
Seperated: ayrılmış
Single parent: tek ebeveyn
Moustache: bıyık
Nowadays: bugünlerde
In those days: o günlerde
Pitch-in: yemeğe yumulmak
Nag: başının etini yemek
Chore: ufak gündelik işler
Stay out late: geç saate kadar dışarıda kalmak
Sibling bonding: Yakın kardeşlik
Allow: izin vermek
Divorce rate: boşanma oranı
Per day: 1 günde
Adolescent: yetişkin
Pressure: baskı
Grab: kapmak

13

Get married: evlenmek
Grow up: büyümek/yetişmek
Get divorce: boşanmak
Get into trouble: başı belaya girmek
Income: gelir
Crawl: emeklemek
Keep candy: şeker bulundurmak
Memory: anı/hatıra
Hide-and-seek: saklambaç oyunu
Tease: satşmak/takılmak
Ceiling fan: tavan vantilatörü
Change: değiştirmek
Fall off a ladder: merdivenden düşmek
Lose balance: dengeyi kaybetmek
That’s not fair: bu adil değil
Remote: uzaktan kumanda
Pay the bill: hesabu ödemek
Prepare dinner: akşam yemeğini hazırlamak
Was the dishes: bulaşıkları yıkamak
Move: taşınmak
Call: aramak(telefonda)
Shame: utanç
Involve: dahil olmak
Percentage: yüzde (%)
İNGİLİZCE-3
5.Ünite Notları
TOUCHSTONE 3
UNIT 5
Aşağıda sayılabilen ve sayılamayan isimlerle birlikte kullanılan miktar belirten kelime
grupları verilmiştir.
SAYILAMAYAN
A little: “Biraz- birazcık” anlamındadır. Sayılamayan dolayısıyla da tekil olan
isimlerle kullanılır. ( some gibi)
- There is a little honey in the jar.
(kavanozda biraz bal var)
-We have a little cheese in the fridge.
(buzdolabında biraz peynir var)
Very little: “Çok az” anlamındadır. Sayılamayan dolayısıyla da tekil olan isimlerle
kullanılır. Not a lot ile aynı anlamdadır.
-There is very little fruit in the basket.
(sepette cok az meyve var)

14
-We have very little food in the fridge.
(buzdolabında çok az yiyeceğimiz var)
Less: “Daha az” anlamındadır. Daha çok kıyas-karşılaştırma anlamı
içerir.Sayılamayan dolayısıyla da tekil olan isimlerle kullanılır.
-I’m eating less fat. (daha az yağlı yiyorum)
-I drink less tea. (daha az çay içiyuorum)
Much: “Fazla” anlamındadır. Sayılamayan dolayısıyla da tekil olan isimlerle kullanılır.
- I think there is much milk in the bowl.
(sanırım kasede fazla süt var)
Not much: “Fazla yok-fazla değil” anlamındadır. Olumsuz cümlelerle kullanılır.
Sayılamayan dolayısıyla da tekil olan isimlerle kullanılır.
- We need to buy ice cream. There is not much left in the fridge.
(dondurma almamız gerek. Dolapta fazla kalmamış)
SAYILABİLEN
A few: “Birkaç” anlamındadır.
Sayılabilen ve çoğul isimlerle kullanılır. (some gibi)
-There are a few apples on the table.
(masanın üstünde birkaç elma var)
-We have a few slices of cheese.
(Birkaç dilim peynirimiz var)
!! Yan tarafta 2. örnekte a little ile birlikte cheese kullandık,çünkü peynir
sayılamayan bir isimdir. Fakat yukarıda slice- dilim kelimesiyle birlikte kullandığımz
için a few kullandık çünkü dilim sayılabilen bir isimdir.
Very few: “Çok az” anlamındadır. Sayılabilen ve çoğul isimlerle kullanılır. Not a lot
ile aynı anlamdadır.
-Sally eats very few frozen meals.
(Sally çok az dondurulmuş gıda yer)
-I eat very few eggs.
(çok az yumurta yerim)
Fewer: “Daha az “ anlamındadır. Daha çok kıyas-karşılaştırma anlamı içerir.
Sayılabilen ve çoğul isimlerle kullanılır.
- I drink skimmed milk becouse it has fewer calories.
(kaymağı alınmış süt içerim çünkü daha az kalorisi vardır.)
-I don’t want to get fat so I eat fewer carbohydrates..
(şişmanlamak istemiyorum bu yüzden daha az karbonhidrat yiyorum)
Many: “ Fazla” anlamındadır. Sayılabilen ve çoğul isimlerle kullanılır.
-I am a vegetarian.So I eat many vegetables.
(Vejetaryanım.Bu yüzden çok sebze yerim)

15

Not many: “Fazla yok-fazla değil” anlamındadır. Olumsuz cümlelerle kullanılır.
Sayılabilen ve çoğul isimlerle kullanılır.
-There are not many shrimps in the freezer.
(dondurucuda fazla karides yok)
! a liter of ( 1 litre) = a quart of ( 1 litreden 100 gr fazla )
Yani ; 1 liter = 1.1 quarts
!! a kilo of ( 1 kilo) = a pound of ( 1 kilonun yaklaşık yarısı- 463 gram)
Yani ; 1 kilo = 2.2 pounds
!!! a bottle of = bir şişe a kilo of = 1 kilo
a quart of = 1 litreden 100 gram fazla bir kutu a loaf of bread = 1 somon ekmek
a jar of = 1 kavanoz plenty of = yeterince/çok
a carton of = 1 karton a bag of = 1 paket, 1torba
a box of = 1 kutu a package of = 1 paket
a can of = 1 teneke
- In this market you can buy a bottle of milk. (bu marketten bir şişe süt
alabilirsin)
- I bought a jar of marmelade. ( bir kavanoz marmelat aldım)
- I want a bag of chips. (bir paket cips istiyorum)
Fried
(kızarmış) Smoked
(tütsülenmiş) Steamed
(buharda) Grilled
(ızgara) Boiled
(haşlanmış)
Baked
(fırınlanmış) Roast(ed)
(açık ateş-fırında pişmiş) Barbecued
(barbekü) Raw
(çiğ-ham) Pickled
(turşu-salamura)
- I prefer boiled potatoes but I like fried potatoes with mayannaise.
- Steamed vegetables are more healtier.
- I eat raw fish in Chinese restaurant.
- Barbecued beef is more delicious than fried one.
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  İngilizce 2 Ünite 4-5-6 Ders Notları (Öğrenci Notu) MelisAdalet 1 3,249 25.07.2021, Saat:14:34
Son Yorum: ppatrickschreiner10
  İngilizce 1 Ünite 11-12 Ders Notu (Öğrenci Notu) MelisAdalet 0 3,314 20.09.2018, Saat:13:27
Son Yorum: MelisAdalet
  İngilizce 1 Ünite 7-8 Ders Notu (Öğrenci Notu) MelisAdalet 0 2,448 20.09.2018, Saat:13:25
Son Yorum: MelisAdalet
  İngilizce 1 Ünite 9-10 Ders Notu (Öğrenci Notu) MelisAdalet 0 2,385 20.09.2018, Saat:13:15
Son Yorum: MelisAdalet
  İngilizce 1 Ünite 5-6 Ders Notu (Öğrenci Notu) MelisAdalet 0 2,703 20.09.2018, Saat:13:13
Son Yorum: MelisAdalet

Hızlı Menü:

Konuyu Okuyanlar:

1 Ziyaretçi